23 Eylül 2009 Çarşamba

Reklam:Mastercard


uzun zamandır izlediğim en keyifli reklamı sizlerle paylaşmak istedim.bu üç arkadaş bana 2000 yılında buluşmak üzere sözleştiğimiz ilkokul arkadaşlarım semih-tahsin-hüseyin ve gökhan'ı hatırlattı nerdesiniz b'olum 9 yıl geçti:)

not:semtler,heryerdeler...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Nerde Kalmıştık ?...

West Ham United-Millwall/Carling Cup


biri premier lig diğeri division one ekibi iki takım taraftarı filmlere konu olan rekabetlerini carling cup mücadelesiyle sürdürmeye devam ettiler.maç esnasında west ham united taraftarının sahaya girmesiyle başlayan olaylar dışarıda iki grubun çarpışmasıyla devam etti ve millwall taraftarı olduğu belirlenen bir kişi komada iken hayatını kaybetti.bu mevzuların arada dağlar kadar lig farkının olması sebebiyle üzerinden çok sular geçeceği bir gerçek ancak ilk buluşmada kaldığı yerden devam edecektir.bu arada sahaya girenlerlele ilgili maçalrdan ömür boyu men cezası yoldaymış,geliyormuş.unutmadan maç normal sürede 1-1 uzatmalarda 3-1 West Ham lehine bitti:)




2 Ağustos 2009 Pazar

Benim Formalarım-3

Newcastle United 2004-2005
bu forma için bi alan shearer fotoğrafı aradım lakin bula bula kolpa santiago munez resimleri bulabildim.2004-2005 sezonuna ait bu forma'nın bir değişik versiyonunu galatsaray'da çıkarmıştı açık ve koyu kırmızı renklerde o da güzel bir formaydı.



yeri gelmişken sir bobby robson'ı da analım.kanser tedavisi sonucu yaşamını yitirdi robson her ne kadar büyük başarıları ipswichle tatmış olsada yaşımız gereği kendisini newcastle'la anımsıyor ve yakıştırıyoruz.

Sercan Yıldırım Nereye?


bitti derken yeniden başladı sercan yıldırım mevzuatı,bu seferde manchester city'nin devreye girdiği iddia ediliyor ntvspor tarafından, kendisi malumunuz uzun zamandır alex fergusonun takibindeydi ancak şu an için manchester city'nin türkiyeye gelerek bu transferi sonlandırmak istemesi onları bir adım öne sokuyor bu yarışta.iki takımın transferlerdeki rekabetinin bir bursaspor oyuncusu üzerine olması ayrıca sevindirici. şahsım adına sercan'ın 1 yıl daha bursasporda kalması taraftarıyım daha sonra yurt dışına gitmesi kulübün prestiji,sercanın geleceği açısından son derece yararlı olacaktır. gönlüm tabiki manu'dan yani alex ferguspon'dan yana...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Ankara'da Aşık Olmak

West Ham United 1-1 Bursaspor


Avusturya kampının benim için en önemli günüydü,intertoto macerasından sonra şöyle friendly'de olsa bir ingiliz takımıyla maç yapmak,avrupa özlemimizi bi nebzede olsa dindirmiş oldu.

Devre arasında Bursaspor TV spikeri Burak Uçar'ın isteği ile bet sesleriyle i'm forever blowing bubbles'ı söyleyen ingiliz arkadaşlarada herşeye rağmen teşekkürleri sunmak gerek:)

West Ham United:Green-Faubert-Collins-Upson-IIunga-Collison-Jimenez-Boa Morte-Kieron Dyer-Stanislas-Cole
Değişiklikler:Stech-N'Gala-Spence-Lee-Savio-Hines-Edgar

Bursaspor:İvankov-Ali Tandoğan-Ömer-Tuna-Veli-Keçeli-Volkan Şen-Bekir Ozan-Hüseyin-Shin-Turgay Bahadır
Değişiklikler:Ozan İpek-Muhammet Demir-Yenal-Halil-Ramazan-Emre-Dani

Goller:dk3 Kieron Dyer-dk 54 Turgay Bahadır

14 Temmuz 2009 Salı

Benim Formalarım-2

AC Milan 1993-1994

yine çizme diyarından bana her daim baresi'yi hatırlatan efsane motta forma... henüz lotto karizma iken...

semt hikayeleri: ofansif orta saha

tekrardan kırmızı-beyaz formayı giymenin heyecanı içinde çantamı sırtıma almış kulüp binasına doğru yol almaktaydım.kulüp binası derken hastane içerisinde bulunan içinde onlarca odanın bulunduğu bekar evi kompleksi tarzı bir yerden bahsediyoruz zira lig 2.küme haliyle takımda amatördü.odaya girdiğimde yılmaz hocanın makam koltuğunun değiştiğini farkettim.
-selamünaleyküm dedim.
-hoşgeldin.cevabını aldım...
hoca'nın:
-bu yeni takım arkadaşınız.
demesi bir an herşeyin eskisi gibi olmadığı,zamanla birlikte birçok şeyin değiştiği gerçeğini gösteriyordu.kanımca bir ben birde sezon sonu ülkesine gidip zamanında dönmeyen brezilyalılar bu şekilde karşılanıyordu,lakin benim gidişim baya bir uzun sürmüştü.içerideki yeni yetme topçuların bana içten içe rakip gözüyle bakması yüzlerinde ki "tipiği s.ktğimin" bakışıyla açığa çıkıyordu... "hepimizin amacı takımı layık olduğu yere getirmek" , "forma savaşı takımın yararına olacaktır" hatta "yuvama döndüğüm için çok mutluyum" gibi futbolcu jargonundan kalıplaşmış bir iki cümle kurmak istedim lakin ortamda oluşan hava bu coşkumun yitip gitmesine neden olmuştu.çetin bir forma savaşı olacaktı belli ki...
uzun zaman sonra gerçekleşen ilk idman öncesi dağıtılan ve üzerinde "ves elektronik" yazan tişörtlerden almaya bile çekinir hale gelmiştim.takımda tanıdığım tek kişi olan osman'ın:
-al oğlum niye bakıyosun?
sözlerine,
-çocuklar alsın bi oğlum biz yabancı değiliz...
tarzı,ağzımdan belirli belirsiz bir şekilde çıkıveren bu cümleler osmanın gülmesine neden olmuştu.
-al oğlum bunlar harbi penye yatarken falan hiç terletmiyor.
demesiyle osmanın takımın en eskisi olmasına rağmen neden hala kaptan olamadığı düşüncesi kafamda şekillenmiş,taşlar yerine oturmuştu...

***
hocanın idman boyunca bana karşı takındığı tavır canımı bir hayli sıkmıştı.gözüne girmek için elimden geleni yapmama rağmen bir türlü ağzından bana "aaferinnn","bırravooo" gibi yankı yapacak seviyede yüksek sesle gaza getirici kelimeler dökülmüyordu ama bunun sadece bana yapılması canımı bir hayli sıkmıştı,bir yandan lastiği gevşeyen şortumu kontrol ederken bir yandan var gücümle çalışıyordum ancak yıllar sonra hocanın gözüne girmek kolay olmamıştı.
idmanlarda ki bu güç durum kadroya girememe ile devam ediyor maçlarda zoraki bulunma soyunma odasında eşyaların başında bekleme gibi tırt görevlerle takımın neşe kaynağı malzemecisi olma yolunda taçlanmıştı.bıyık bırakma isteğide malzemecilikle bünyede önlenemez bir hal almıştı...
kısa bir süre sonra takımdan ikinci kez ayrılmaya karar vermiştim.bu kararımı evdekilere "hoca bana taktı" kalıbıyla açıklama düşüncesindeydim.çok ısrar edilirse duygusal insanlar olduğumuzdan dem vurup arjantin ve brezilya örnekleriyle kırılgan ve hassas yanımı,kulüpten sessiz sedasız ayrılmamda makul bir sebepmiş gibi gösterecektim.bu kararımda şüphesiz hocanın takıma harçlık dağıtırken beni es geçmesi de etkili olmuştu.ofansif orta saha oyuncusunun bu denli yalnızlığa itildiği bir kulüp daha yoktur arkadaş!...
bir kaç gün sonra takımı bıraktığım hatta terkettiğim anlaşılmış yılmaz hoca arkamdan ves elektronik yazılı tişörtü alması için eve osmanı yollamıştı.ipler kopmuştu yani...
kulübe bir daha geri dönmemek üzere ayrıldım,futbola olan tutkum kah halı sahada,kah televizyon karşısında,kah bir gelir kapısı olarak iddaa bayilerinde devam ediyordu.akıbetimi soranlara "kısmet değilmiş" "belki de benim için hayrlısı budur" zoraki kaderciliğiyle cevaplar veriyordum.

10 Temmuz 2009 Cuma

Futbol ve Müzik

The Business- England 5 Germany 1

yök'ün büyük icraati...

emekli maaşlarına yapılan %1,83'lük zamın ardından haber türk'ün emeklilerle yapılan röportajın genelinde bi kara mizah hakimdi.yarım saat boyunca izlemiştim sokak röportajını ve enfes yorumlar vardı.ülke halkı hakettiğini alamıyor maalesef,yıllarca çalışıp didinen insanlar mezarda emekliliğe,üç kuruşa layık görülüyor.zor bir durum hakikattende.babam da emekli ve onun artık bu konuda yorum bile yapmaması durumu özetliyor,asabiyet sebebi oldu bu emekli maaşlarının zam oranları...

derken bir haberde yök'den geldi,harç denen öğrenci sömürüsüne özellikle ikinci öğretimlerde %500'e varan zamlar yapılmış.ilk önce olay gazetesinde okudum haberi inanamadım daha sonra görsel yayınlarlada teyit etmiş olduk.bu saatten sonra tıpkı emekli maaşı gibi yapılan bu zam hakkındada insanlar konuşamayacak zira ikisinin de ortak yönü şaka gibi olması...
bugün okulunu bırakma durumuna gelecek öğrenciler olacaktır,bu mümkündür harç ödemediği için sınavlara alınmayan öğrenciler mevcutken bu ütopya değildir.gerçekten üzücü bir durum yök öğrencinin aleyhine çalışan bir kurum olarak ilerlemeye son hızıyla devam ediyor bu zam haberinin üstüne yapılan ikinci icraat ise soruların katsayılarının arttırılması olmuş dolayısıyla daha kolay girilebilecek üniversiteye,bununla da kalmayan yök bölümlerin kontenjanınıda arttırarak daha çok öğrenci,daha çok para diyerek açtığı bu paketten tücar mantığıyla çalıştığını resmileştiriyor bir yerde...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Sinan Engin ve Lincoln Sorununa Çözüm Önerileri


yazın kötü yanı da bu maalesef,futbol adına en kısır günleri yaşıyoruz.kumandayla zaping yaparken gözümüz mütemadiyen geçmekte olan alt yazılarda... hava durumunu gördük mü hele ardından spor geleceğinden hemen mola veririz; "fransa bisiklet turu" "wimbledon" derken futbol iyice yok olmuştur,yazıktır futbola yaz geldiği zaman... (nasıl bir girizgahdır bu)

star'da efsaneleşmiş hadiselere imza atan serhat ulueren ve arkadaşlarının kanaltürkte yeniden hit olması pek muhtemeldir zira yaz-kış demeden devam ediyor abiler... kendileri topuz transferini masaya yatırırken amme hizmeti yaptılar bir yerde,bu arada çözüme dair legal önerilerde bulunan sinan engin'e de şaşırmıştık haliyle ama bu hafta kendisi özüne dönerek bombayı patlattı.

lincoln transferi ile ilgili iki müthiş öneride bulunan engin, göreve başlamadan manisaspordan neden kovulduğununda cevabını verir gibiydi...
engin'e göre;
-lincoln'ün galatsaray futbolcuları tarafından bir kez dövülmesi gerekiyormuş,bu göz dağının kampa zamanında gelmesi için yeter de artardı bile diyor.
-lincoln'ü ben olsam çağırırdım özel görüşmeye;"bak bu takımın böyle piskopat taraftarı vardır,ona göre..." derdim diyor ve gülüyor.


ilk maddeye takıldım doğrusu neden bir kez yani ikinci dayak ipleri daha mı gerer? anlamıyorum yemek tarifi gibi olmuş.pembeleşinceye kadar...

ikinci madde aslında tanıdık,kabul etmek gerek 90'larda bir çok kulübün yabancıyı yıldırma taktiklerindendir,buna tanık olduk ancak bu onu meşrulaştırmadığı gibi çağdışı yüz kızartıcı bir eylemdir bu yüzdendir ki bir çok futbolcuyla hala davalıktır takımlar ve yine bu da ülke imajını zedelediğinden bir çok futbolcunun türkiyeye sıcak bakmama nedenidir...

David Beckham/Clint Eastwood



Xavi Valero/Ray Liotta

27 Haziran 2009 Cumartesi

Benim Formalarım-1

hiç olmadılar...

duygusal bir giriş oldu ama gerçekten öyle.bahsi geçen/geçecek formalardan çoğuna sahip olmadığımdan zaman zaman iç geçirme ile avutuyorum kendimi..
bu formalardan ilki 96 yılında babamdan istediğim resimdeki juventus deplasman forması,lakin bu yıllar korsan ürünlerin gelişmemiş olması,orjinalinin dahi bulunmaması gibi durumlar hesaba katıldığında varın siz düşünün babanın durumunu...
hala arıyoruz bu formayı:)

22 Haziran 2009 Pazartesi

Prison Break



Prison Break bitti,bir efsane olarak mazide yerini alacak şüphesiz biterken biraz üzsede,bu senaryonun bu şekilde sonlanması sürpriz sayılmazdı...
dizi çok acayip şekilde ilerledi kızdığımız adamları sevdik,zaman zaman abartılı geri dönüşlerde "yok artık" dedik ama tatlıydı... biz her mevzudan sıyrılan scofield'ı çok sevdik...

Michael Scofield:ölmesi çok üzdü şahsımı,toparlanmakta zorluk çekiyorum.abisi uğruna verdiği mücadelede takdir ettik hep, o mükemmeliyetçiliği,çok yönlü düşünmesi unutulmaz elbet.jr.scofield kendisine çok benziyor,yolunda ilerliyor...

Sara Tancredi:Dimağımızda kaynanasını öldüren yeni gelin olarak kalacak bu yönüyle bizim üçüncü sayfamıza çok yakışan bir son olsada onunda kapıyı açık bırakması generalin dediği gibi bir çok şeyi peşinde getirdi.yengemizsin...

Lincoln Burrows:Linc işte ne denebilir ki,deli fişek her mevzuya düşünmeden daldı belki en mantıklı sözleri son 5 yılda iki kere tuzağa düşürülmesi konusundaki özeleştirileriydi,süper bir amca olacağı kesin...

Alexander Mahone:En zeki ajanlardan birinin daha sonra bu kadar kadir,kıymet bilir bir hal alacağı aklıma gelmezdi.delikanlı adammışsın alex yalnız son sahneler olmadı reis, pam pam dedin gittin yine şirkete bulaştın...

Theodore Bagwell:Hacı sen tam olarak hakettiğini aldın,ne bileyim bu kadar satışın sonunun bu şekilde bitmesi doğaldır bence hapise düşmesen kendini boşlukta hissedecektin,mevzu yok,atraksiyon yok... iyi oldu galiba...

Fernando Sucre:Alem böyle bir delikanlı daha görmemiştir herhalde papi seni unutmak mümkün değil,geri döneceğini yazmıştım bir kenara.sonunda istediğin gibi temiz bir hayata kavuştun...

o değilde bi wyatt vardı noldu ona...

Böyle mi olacaktı?...

Vuvuzela Sorunsalı

afrika insanı dedik,candır dedik.kafamızı sktiler...
daha önce bernabeu için bir iki kelime etmiştik korna konusunda,abilerin topluca kafa skme seanslarının rahatsız edici yanında real madrid'e olan antipatiyle çekilmez bir hal almıştı... derken güney afrikada yapılmasına çok sevindiğim dünya kupası öncesi,prova niteliğindeki konfederasyon kupasında esmer abiler,kardeşler resmen sabrımızla oynadılar maç izleyemez hale geldik.arkadaş ne nefes varmış,ne ciğersiz adamlarmışsınız oturun çekirdek eşliğinde maçınızı seyredin,kafa kalmadı şerefsizim... dünya kupası öncesi,bir çözüm bulunması dileğiyle...

11 Haziran 2009 Perşembe

Trainspotting 2 ?



şahsen bir süper baba'nın bir de transpotting'in devamının çekilmesi herhalde tadından yenmez bir hal alırdı.radyo eksende söylenene göre danny boyle trainspotting'in devamını çekmek istiyormuş,lakin ewan mcgregor nam-ı diğer mark renton bu fikre karşı çıkmış.bize kalsa eyvallah hemde aynı castla,ancak film nasıl olur devam filmlerinin kötü olması klişesi hali hazırda baş ucunda dururken...
haberin detayları şöyle;

Danny Boyle, Irvine Welsh’in romanı Porno ile Trainspotting’in devamını çekmek istiyor. Fakat Ewan McGregor kendisine seneler önce de bu teklif götürüldüğünde hiç hoşlanmadığını çekinmeden belirtmişti.

“Bence kitap iyi değil” diyor McGregor, “Tainspotting harika bir kitaptı, güzeldi, sürükleyici ve rahatsız edici bir anlatımı vardı. Fakat kitabın devamı olarak yazılan Irvine Welsh’in romanını bu denli etkileyici olduğunu düşünmüyorum. Film için yazdığı son, kitap için yazdığında çok daha iyiydi.”

“Ayrıca bence, 10-15 sene sonra yine aynı cast’ı bir araya getirmek de iyi bir fikir değil. Bundan daha fazlasına ihtiyacınız var. Trainspotting’in ününe gölge düşürmek istemem. Çünkü bana ve İngiliz sinemasına göre çok başarılı, hem de zamanına göre oldukça önemli bir filmdi.” dedi.

9 Haziran 2009 Salı

Neşeli Hayat-BKM


beklenen üzere yılmaz erdoğan yeni film için harekete geçmiş,pek sevindik doğrusu.neşeli hayat adlı filmin henüz konusu hakkında fikir sahibi değilim,vizyonada haliyle yeni sezonda girecek sadece 'aklıma gelenin gerçekleşmiş olması'ndan dolayı alel acele bunu yazma gereğini hissettim...hayır senaryo bana ait değil bunu iddia etmeyeceğim:)lakin bkm-mutfak adı altında reyting rekorları konusunda pek başarılı olan programın oyuncularından oluşan cast feci derecede düşündürüyor beni,kendilerinin ekran önünde çok eskidiğini -doğru tabir bu mudur bilemiyorum- filmde bu yüzden pek tat alınmayacağı fikrindeyim.bkm daha önceki filmlerinde de bir demet tiyatro ekibi merkezli oyunculardan kurulu olsada orada olay çok farklıydı.daha çok emek sarfedildiği ve ciddiyetten ödün verilmediğide aşikardı.
umarım güzel bir yılmaz erdoğan filmi daha izleriz.

5 Mayıs 2009 Salı

güneş,deniz,kum/serdar,sercan,shin


aşşağı-yukarı ile başlayıp bir sağa bir sola diye devam eden,3 gol ve sıcağın etkisiyle çıkmış bir atraksiyon:)


bursasporum.com'a aittir.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Kalk gidelim Varnaya...

Antalyaspor 2-3 Bursaspor

maçın teknik-taktik tribünsel detaylarına inmeden,bir şarkı bir iki fotoğrafla özetleyelim...


25 Nisan 2009 Cumartesi

19 bin kişilik aile-Suat Paçacı

olay gazetesinde edebi yanı ağır basan bursasporlu abimiz suat paçacıdan güzel bir yazı hemde işlerin iyi gittiğini düşünürken;tam tersi,bursa için sürpriz sayılmayacak olaylar yine sahnelenmişken...


Cuma sabahı erken saatte, kendine ait rekoru paramparça ederek odasına giren sevgili Burak (Uçar) seslendi; “Ağbi çabuk gel”
Bu tür acil çağrılar, her normal insan gibi bende de önceleri panik havası yaratmıştı ama her seferinde muzip bir gülümseme eşliğinde “Ee! Ne var ne yok? Çay ısmarlayayım mı?“ karşılamasına idmanlı olduğumdan, söylemesi ayıp koltuktan kıçımı kaldırmadım bile...
Baktı benden ses yok, “Ağbi bursasportv’ye gir o zaman“ dedi.
***
Toplam 3 dakika 3 saniye süren bir tizır...
Her seferinde başa alıp, kaç tekrar izlediğimi inanın hatırlamıyorum.
Özlüce’den idman görüntüleri, maç öncesi soyunma odası konuşmaları, deplasman yolculukları var. Hepsi de özel çekimler...
Ertuğrul Hoca ve futbolcuların coşkusu, heyecanı nasıl da duygulandırdı beni.
***
“...Şöyle kenetlenin birbirinize...
Bakın koca şehir bizden zafer bekliyor.
Şuraya alnınız dik dönün...“ sözleri nasıl da etkileyici.
***
Sonra düşündüm...
Herkes işini yapıyor ve hepimiz birbirinden çok farklı beklentilere sahibiz ama galiba zaman zaman birbirimizi anlamakta güçlük çekiyor, sevdamızın ortak olduğunu unutarak hareket ediyor, empati yapmıyoruz.
Burak’ın, ikinci ligde Raşit Hoca’yla şampiyon olduğumuz dönemde hazırladığı o harika cd’yi izlerken de aynı duyguları yaşamıştım.
Kazanılmış bir maçın sonrasındaki sevincimiz birbirimizden farklı olabilir mi hiç?
Ya da...
Kaybettiğimiz bir maçın ardından hangimizin hüznü, bir diğerinin mutsuzluğundan daha ağır basabilir?
Hepimiz biriz işte!
***
Yarın Denizli maçı için stada gelirken bursasportv’deki o tizırı, hatta her nerede muhafaza ediyorsanız o şampiyonluk cd’sini en az bir kere izleyin.
Tribündeki yerinizi alırken sadece yanınızda oturanın değil, yan tribünde, karşı tarafta, o an statta kaç kişi varsa, hepsinin aileden biri olduğunu unutmayın.
Maç bittiğinde, sonuç ne olursa olsun, yüreğinize dolan duygu her neyse, o duygunun 19 bin aile üyesiyle aynı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
http://www.olaygazetesi.com.tr/Sayfa.php?Git=KoseYazilari&id=3186

22 Nisan 2009 Çarşamba

4:4


bazı maçlar vardır ömür boyu unutulamaz.benim adıma;intertoto da bursaspor-karlsruhe final maçı,ingilterede wimbledon'a 4 attığımız maç,manchester united-bayern münih şampiyonlar ligi final maçı türkiyeden yine manchester united-galatasaray maçı unutulmayanlar arasından ufak bi kupledir.öznede hep ingiltere olması şaşırtıcı olmasa gerek,futbolları gerçekten üst düzey ve bizimki gibi kulübedeki futbolcuyu uyutan cinsten değil bilakis onlarıda oyuna dahil eden tarzda.

hafta içi şampiyonlar liginde chelsea-liverpool maçı sonrası ekran karşısından kalkarken yorulduğumu hissetmiştim atılan 8 golen ziyade oyunun sürekliliği bu maçı çekici kılmıştı,bir de bahis oynayınca bu maçın seyri daha da önemli hale gelmişti.gerçi bi ara maç 0-2 ye geldiğinde liverpooldan yana tavır alarak kuponu silmiştim kafamdan:)... sonuçta hem bahsi bilmiş olduk hemde futbola doymuştuk.


dün akşamda bu tazr bir maç vardı.bir sinema filmi gibi;"bir üçlemenin ikinci ayağı" aslında kısır geçen bir maç olacağı yönünde düşüncelerim vardı ancak arsenalde liverpool'da son yıllarda futbolumuza kazandırılan "futbol oynamak için sahadaydılar" deyimine uygun hareket ettiler ve filmin ikinci ayağı aynı ziyafetle devam etti.arshavin'in yıldızlaştığı maçta iki takım adına 8 gol vardı.yıllar sonra murat kosova!nın;"işte premier lig bu!.." sözü kulağımızda çınladı.

işler yolunda gibi...

evden uzakta olmanın alışkanlık haline gelmesi enteresan bir durum.şöyle ki eve döndüğümde elime kumandayı alamadım arkadaş,nasıl bir etki yaratmışsa üstümde kalabalıkla yaşamak, birileri ne der lan! olay tv açarsam durumuna gelmiştim,sonra demlikte çay gelince evde olduğumu anladım olay tv’yi açtım beşiktaş maçı sonrası detaylarıyla değerlendiriliyordu,maçı kaçırdığımıza üzülelim mi sevinelim miye gelmişti olay, bi ara suat paçacı’ya baktım dalmışım, rafael benitez’e ne kadar benziyordu suat abi dedim sonra ayıp olmasın birazda astv’yi açayım dedim matadore osman’ı gördüm kanalı değiştirmek zorunda kaldım en son as tv’yi seyrettiğim de ki bu takriben 5 aylık bir süreye tekabül ediyor yine matadore osman konuktu bi an yönetim dışı kalıp yorumculuk yapabileceğini düşündüm zira futbolsuz kalamazdı matadore bir yerlerden bu camianın önemli bi parçası olarak dahil olurdu... olay tv’de ki sohbet sıkıcı olmaya başlayınca line tv’de 90artı ya bakayım dedim orada da lemi keskin yoktu tarık çapçı yerini değiştirmiş özge yetişmişoğlu saç stilini değişitrdiğinden midir nedir zayıf gelmişti gözüme,konu beşiktaş maçı sonrasıydı bi ara baktım her kanal aynı konunun ekseni üzerine yoğunlaşmıştı: “bursaspor da artık yönetimsel anlamda atılımlar yapılmalıydı”.uzun süredir uzak kalmanın alışkanlıklarından bahsetmiştim ya bu da sıkıcı gelmeye başlamıştı... marmara mesaj ve cevdet abi fenomeninide dinlemek gerek diyerekten kumandanın 12.kanalı olan maramara mesaj’ı açtım ancak program yoktu daha doğrusu rakiplerinin tersine onlar programı bir gün sonra yapıyordu,aklıma gelmişti yeniden olay tv’yi açacak oldum yanlışlıkla flash tv’yi açmışım kolbastı vardı,gençler çılgınca ve umarsız bir biçimde bir o yana bir bu yana savruluyordu.bense “korkusuz ivan” başlıklı fotomaç gazetesinden puan durumuna baktım uefa’ya gitme ihtimalimiz baya çekici kılmıştı bana süper ligi... moldova’ya otobüs dedim?.. neden olmasın hacı dedi...

--flash forward--
...otobüsten iner inmez yakınlarda küçük esnaf aradı,bilinmeyen bir yerde esnafa adres sormak mahalle alışkanlıklarındandı.bir market gördü içerideki adam bizim mahalle bakkalı osman amcadan farksızdı,aralarında gereksiz bir samimiyet oluşmuştu, genç adam: “dayı keraneler sokağı varmış burada, nerede orası dedi?” el işaretleri ve pratik rumence konuşma klavuzundan aparttığı kelimeler yardımıyla...
--flash forward--

19 Nisan 2009 Pazar

bahar geldi böyle oldu

gece rüyama girdi,uyandığımda yastığımın su içinde kaldığını farkettim.recep dayı erik gördüm rüyamda salyamda akmış ki sorma gitsin ne demektir bu dedim? gündüz niyetine dedi.çarşıda 5 lira dedi.sağolasın recep dayı dedim.
bir yerlerde el arabasıyla kese kağıdına 10 adet konulmak suretiyle 5 liraya kitlenmeye başlanmış,şu an çekirdeği tazeliğini koruduğundan acımsı bir tat bıraksada ağızda, salya kontrolü adına acilen ihtiyaç duyulmaktadır.

seden gürel-çalkala/bursaspor-istanbulspor


Seden Gürel Çalkala Hadi Adamım
nette dalgın dalgın dolaşırken denk geldi yıl 96 imiş.beni içerde istanbulsporla oynadığımız maça götürdü.radikal'in "geçmiş olsun çiko,geçmiş olsun..." tezahuratını duyar gibi oldum,çiko abinin paltosuyla kuleden onları selamalyıp şarkıyı kesmek için teksası coşturması bir şarkıyla düştü aklıma... teesüfler çiko abi gül gibi şarkıyı kesmişsin.
edit:seden de sedenmiş hani.

1 Ocak 2009 Perşembe

bir yılbaşı klişesi:yalnızlık

Yine bir yılı daha devirmiş ve yeni bir yıla umutla girmeye hazırlanıyorduk.herşey hazırdı;kola,çerez,portakal,mandalina ve annemin geçen sene ördüğü süveterim.madem evde giriyorduk -ki dışarıda muhabbetin dibine vurmuşluğumuz da yoktur- pijama olayına geçmem gerektiğini düşündüm...
televizyonda eğlence programlarını takip ederken,yılbaşı klişeleri de dönmüyor değildi,yeni yıla nasıl girersen öyle gider...
ne yapmalıydıda bu makus talihi yok etmeliydi,baya bildiğin ıssız adamdım lan ben,yalnızlığa alışmış,tek tabanca gezmek kaderi olmuş bir adamdım.zaten o filmi izlerken çağan beni anlatmış diye geçirdim içimden.
telefon rehberine baktım,üç mesaj sonrası bedava hakkına sahip olduğumdan tüm arkadaşlarıma yeni yıl mesajı çektim.çayımdan bir yudum alıp mesajlarıma cevap bekledim...
ben merveye mesaj çektim,akif cevap attı... aslıya mesaj çektim sedat cevap attı:"kafam bi milyon hacı gelince görüşelim"...
nasıl bir kaderim vardı,isyan etmemek elde değil,yalnızdım ve karşı cinse ait bir tek kıpırdanma dahi yoktu,umutsuz bir vakaydım...
annemin ördüğü süveterdeydi bütün suç,kısmetimi bağlamış bir ev kedisi yapmıştı adeta beni,bu baklava desenli yün süveter...
-anne ben artık bunu giyemeyeceğim.
diyerek süveteri çıkarma girişiminde bulunurken,annem atkı ördüğü şişle kafama vurarak çıkarmamam gerektiğini öğütledi.
-maazallah üşütürsün,çocuğun olmaz.
diye ekledi.
Benim gibi mesajlarının tümüne sapların döndüğü biri için fazla iyimser bi tembihdi,annem'in hala umudu vardı benden.ben ise telefonuma bakıyor gelen mesajlara cevap yazıyordum.bir mesaj daha gelmişti:"sevgi suyuna hasret aşk tarlasıyım,dökülmekten usanmış göz damlasıyım,paramparça olmuş kalp yarasıyım ama en önemlisi seni unutmayacak bir BAŞ BELASIYIM..." olsa olsa Hakkı Bulut'un bir parçasından araktı bu mesaj,sildim ve milli piyango çekilişini açtım,çeyrek biletime amorti vurma ihtimalini düşündüm...